rüyalarımı e posta ile alabilir miyim
bu blog yazısında bilimsel bir araştırma konusu ele alınmadı. herhangi bir makale veya araştırmadan alıntı yapılmadı. kişisel tecrübe ve deneyimlerimle edindiklerim üzerine konuşmaktayım.
her gece rüyalarımı e postayla alıyorum. birikmeyen, ancak kendini tekrar tekrar hatırlatan mesajlar gibiler. hepsi özel, bireysel mesajlar.
rüyaları e postalara benzetmek gibi bir fikir gördüm. mantıksız da gelmedi. her geceden sabaha birkaç e posta. bunların tümü bireysel elbette ve yalnızken okunmalı. bilinç akışının her gece söylemek istediği şeylerin yapay zeka ile görselleştirilmesi durumu da diyebiliriz bence. bu yüzden rüyalarımızı bir yere kaydetmek ve sadece güvendiğimiz kişilere anlatmalıyız şeklinde bir fikir öne sürülüyor. benim en başta bahsetmek istediğim şey buydu. yaşadığım bazı tecrübeler ve dini öğretiler rüyalar üzerine yanlış düşünmeme sebebiyet verebiliyordu. bunun bu kadar gizli olması fikrine henüz alışamadım ama tabiki rüyaların bireysel tecrübeler olduğu doğru. ve çok özel olanları ayırarak bir fikir süzgecinden geçirmek fena bir fikir değil. gerekirse bazılarını da tamamen unutmak lazım. bu ne kadar mümkün bilinmez ama bir rüyayı tekrar tekrar görmek mümkün. bu birkaç gün içinde tekrarlayabilir veya yıl içinde birden fazla görülebilir. işte o noktada içimizden bir şeyin bize anlatmak istediği bir şey var ya da çözülemeyen manevi veya psikolojik bazı hususlar. ya da değer verilen bir şeyin değerini anımsatması gibi bir durum ortaya çıkıyor olabilir.
uyku sürecinin her doksan dakikasında biri r.e.m uykusu olarak değerlendiriliyor. r.e.m, hızlı göz hareketi anlamına geliyor. bu evre, en çok rüyaların görüldüğü evre olarak biliniyor. hızlı göz hareketi de rüya esnasında gözlemlenen bir durum. aynı zamanda en çok yaratıcı olduğumuz evre olması da şaşırtıcı bir sonuç değil. lucid yani şeffaf rüyalar ise en çok el ve kol hareketlerinin gözlemlendiği rüya türü. adeta rüyanın içinde olduğumuz, bilinçli bir şekilde hareket edebildiğimiz ve hatta içinden çıkabileceğimiz rüyalar bu kapsama giriyor. kendi kendimize dahi sansür uygulayamadığımız için bazı rüyalardan çıkabilmenin iyi bir kaçış olduğunu söylemek doğru olabilir. kişinin yalnızca kendi ölümüne şahit olamayacağı rüyalarda, acı verici ve sizi ölüme götürecek durumlardan kaçmak mümkün. bunun için bazı eğitimler dahi var. bana sorarsanız gerçeklerden kaçan biri için rüyalarında tehlikeden kaçmak çok da zor olmayacaktır. çeşitler artırılabilir: rüya içinde rüya, haberci rüya -ki nörobilimciler tarafından açıklanamadığı söyleniyor- kabus, uzuvlar tarafından hissedilen ve aşırı gerçekçi rüyalar. bunların tümü kişinin korkuları ve istekleri ile harmanlanmış durumda. tekrarlanan rüyalar, çözülemeyen bazı duyguların ve endişelerin dışavurumu. aslında içe doğru bir gösterge de diyebiliriz. rüya görüldüğü esnada amigdalanın yandığı, duygusal bölgelerin çalıştığı da saptanmış. bilinç duyularımıza farklı formların verildiği bu eşsiz deneyimde istenmeyen bazı duyguların/kişilerin/olayların da geri gelmesi mümkün. spama düşen e postalardan bahsetmiş miydik?
"Memories warm you up from the inside. But they also tear you apart. Dreams, on the other hand, keep moving, every time you close your eyes." Haruki Murakami (Kafka on the Shore- Sahilde Kafka) Hatırlar içinizi ısıtır ama aynı zamanda sizi parçalar. Rüyalar ise her gözlerinizi kapattığınızda hareket etmeye devam eder.
rüyaların sanatsal yaratıcılığı etkileme olayını reddetmek mümkün değildir. zaman zaman nasıl bu kadar yaratıcı güzellikte ve iğrençlikte rüyalar görebildiğimi sorguluyorum. düşünsem, düşünsem ve tekrar düşünsem bu denli bir şey canlandıramam zihnimde diyorum. benim gibi bu düşüncelerden yola çıkarak birçok sanatçı rüyalarını sanata dönüştürmüş. her ne kadar reddetse de salvador dali'nin belleğin azmi'ndeki motivasyonu sürrealist bir çizgide rüyalarından gelen bir uyanışla üretilmişti. yesterday'daki melodi, paul mcCartney'in rüyasında ona duyurulan ve başka hiçbir yerde duymadığı bir melodi. hatta bu melodiye uyumlanması için başlangıçta şarkının sözlerini biraz anlamsız bir şekilde yazmış. rüyaları sanatınızın ilhamı haline getirmek istiyorsanız size önereceğim şey uyanır uyanmaz rüyalarınızı not almanız olacak. ancak ışık, bilincinizi tamamen uyandıracağı için rüyanızı ses kaydına almanız daha iyi bir seçenek olabilir.
rüya hakkında söylenen bunca şey, yapılan bilimsel araştırmalar, sanatın içindeki yeri ve onunla bütünleşmesi, düşüncemiz ve ona olan inancımız kısaca böyle. ancak bir süre sonra rüya görmeyen bir insan formu oluşabilir mi? gittikçe metalaşan dünya ve ruhun da bunun içine katılımı ile tipik bir hale bürünen insan, rüya görmemekle karşı karşıya gelebilir mi? bunun mümkün olup olmaması bir soru. ancak rüyaların işlevini kaybetmesi akıllara kolayca gelebilecek bir durum. nitekim yukarıda yaptığım yapay zeka benzetmesi ile rüyaya benzer karmaşıklık ve yaratıcılıkta ürünler elde edebiliyoruz. bundan yüz sene sonra bu ürünlerin daha da gerçek hale gelmesiyle, belki de insanlık rüya görmeyecek. rüya dediğimiz şeyi başka bir şeye evirecek ve onu orada işlevsel bir şekilde kullanacak olabilir. tıpkı, eskiye oranla küresel IQ testlerine tabi tutulan insanların puanlarında düşüş yaşanması gibi. bu düşüş başlangıçta olumsuz bir durum olarak görülse de belki de günümüz teknolojisi ve insan formuna güncel bir IQ testi ihtiyacı olduğunu da gösteriyor olabilir. rüyalarımız da benzer bir şekilde değişime ulaşır mı bilmiyorum. bir rüya yaklaşık 3 dakika. bu yazıyı okumak biraz daha uzun. herkese rüyalarında huzur ve esenlik diliyorum. hoşça kalın.
Comments